“Ulu önder Atatürk’ü saygıyla anıyoruz”
Başkanı Rifat Narhın, mesajında şu ifadelere yer verdi;
“Yine bir 10 Kasım günü Atatürk'ü anarak unutulmaz hatırasına saygı ve minnetlerimizi sunuyoruz. Peki minnet duyduğumuz ulu önderimizi ve O'nun ideallerini ne kadar anladık. Rakı içmek, Atatürk rozeti takmak, koluna Atatürk imzasının dövmesini yaptırarak Atatürk'ün özlemini çektiği bir nesil olduk mu acaba? Bugün maalesef bir kesimin "en Atatürkçü biziz" düşüncesiyle bu içi boş ve sadece şekilden oluşan rakı-leblebi Atatürkçülüğüne tahammül etmek zorunda kalıyoruz. Bu kesim halkın geri kalanını hor gören, kibirli tavırlarıyla birçoğumuzu bezdirmiş durumdalar. Rahmetli İlhan Selçuk 9 Eylül 1966 tarihinde Yön dergisinde yayımlanan "Gardrop Atatürkçüleri" başlıklı yazısında bu kesimi çok güzel tarif etmişti. Bu yazısında İlhan Selçuk bu kesimi "halkı hor gören, Batı'nın üstünlüğüne körü körüne inanan yozlaşmış Atatürkçüler olarak tanımlamıştı. "Batılıya hayranlar, Asyalıdan, Afrikalıdan, Arap'tan nefret ederler" cümlesiyle tarif ederek şöyle devam eder;
"Amerikan zencisine Amerikan beyazından daha düşman, Kongo'luya Belçikalıdan daha hırslı, Çinliden korkan, Cezayir'e kin tutan Mısır önderi Nasır'a İngiliz’den daha fazla diş bileyen mutlu azınlık"
"Atatürk kapitalizmin emperyalizminden vatanı kurtarmak savaşının lideridir. Gardrop Atatürkçüleri ise Güney Afrika'dan Güneydoğu Asya'ya ve Güney Amerika'ya kadar kapitalizmin bütün sömürgelerinde bulunan Batı mukallidi maymunlardan farksızdırlar" (9 Eylül 1966 YÖN)
İşte geldiğimiz bu günlerde 10 Kasım'lar Kenan Evren ve benzerleri tarafından Resmi törenler ve heykel önü anmalarıyla gerçek Atatürkçülüğü yok etmek için kullanıldı. Unutulmasın ki Atatürkçülüğe en çok zarar veren 12 Eylül darbecisi Kenan Evren, kendi döneminde en fazla Atatürk heykeli diktiren kişi olmuştur. Bu günse ortalık Ata'yı leblebi rakıyla anlatan Atatürk tüccarlarına kaldı.
Peki biz ne yapalım o zaman? Atatürk'ü Atatürk'ün kendi makalesinden okuyup anlamaya çalışalım. O'nun dünyaya bakışını, fikirlerini kendi çıkardığı gazetede kendi kaleme aldığı yazılarından öğrenelim. İşte size Atatürk'ün Milli mücadele yıllarında Ankara'da çıkardığı Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 20 Temmuz 1920 tarihinde yayımlanan başyazısından bir kesit:
"En büyük düşman, düşmanların düşmanı ne falan ne de filan milletlerdir. Biakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve O'nun çocuğu olan emperyalizmdir" (20 Temmuz 1920 Hakimiyet-i Milli Başyazı)
Falih Rıfkı Atay'ın naklettiği bir Atatürk hatırası da ulu önderin fikri düşüncesini anlamamızda bize çok faydası olacaktır. F. Rıfkı Atay: 1933 Mart ayında Mustafa Kemal'in Mısır elçiliğine gelişini hatırlıyorum. Sabah oluyordu. Şafak sökmek üzereydi. Neşe içinde olan Mustafa Kemal Paşa;
"Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız" dedi. Ufukta günün ilk ışıkları belirmişti.
"Şimdi günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Doğu milletlerinin uyanışlarını öyle görüyorum" dedi. "Bağımsızlık ve hürriyetlerine kavuşacak daha pek çok kardeş milletler vardır. Bu milletler bütün güçlüklere, bütün engellere rağmen her şeyi yenecekler ve kendilerini bekleyen güzel geleceğe kavuşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine, milletlerarası hiçbir renk, din, ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı gelecektir" (Falih Rıfkı Atay, Babamız Atatürk, 2. baskı, İstanbul 1966, s.134-135)
Bizi aydınlatacak bir başka belge olarak Atatürk'ün Sovyetler Birliği dış işleri komiserine 20 Haziran 1920 tarihinde yolladığı telgrafa bir göz atalım;
"Biz, Batı emperyalistlerine karşı karşı yalnız kendi kurtuluş ve bağımsızlığımızı muhafaza etmekle yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerinin kuvvetleri ve malum olan her vasıtalarıyla Türk milletini emperyalizme vasıta yapmak istemelerine de mani oluyoruz. Bu suretle bütün insanlığa hizmet ettiğimize kaniyiz" (Atatürk'ün Bütün Eserleri 8. Cilt s.344)
Son bir örnekle Atatürk'ün fikri ideolojik dünya görüşünü 1922 yılında söylediği şu çarpıcı sözlerle anlamaya çalışalım;
"Türkiye'nin bu günkü mücadelesi, yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye büyük ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün doğunun davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan doğu milletlerinin Türkiye ile beraber yürüyeceğinden emindir" (Atatürk'ün söylev ve demeçleri, 2. cilt, s.40)
İşte bütün bu örneklerden anlıyoruz ki Atatürk, rozet Atatürkçüleri gibi batılı olup ezilen, sömürülen doğu halklarını asla hor görmemiş, tam tersine ezilen doğu milletleriyle birlikte sömürünün ortadan kaldırıldığı bir dünya idealiyle, hayatı boyunca batılı emperyalist devletlere karşı direnmiştir. Atatürk'ün idealindeki dünya için mücadeleyi sürdürüp, batı emperyalizmine karşı mazlum doğu halklarıyla birlikte mücadele etmek bizim en büyük ödevimizdir. 1945 te kireçlenmeye başlayan ve 1980 den sonra iyice uzaklaştırıldınız bu ideallere yeniden sarılmalıyız. Atatürk'ün uğruna hayatını adadığı bu dünya düzeni için mücadele etmek kendisine Atatürkçüyüm diyen her yurttaşın ödevi olmalıdır.”