Her 7 erkekten birinde görülüyor!
Acıbadem Maslak Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural “Prostat kanseri erken evrede belirti vermediği için ailede kanser öyküsü varsa 40, yoksa 45 yaşından itibaren tarama testi önerilmektedir. En önemli tarama testi PSA denilen kan testidir. Bununla birlikte bazı saldırgan türde kanserler PSA az ürettikleri için parmakla rektal muayene de mutlaka yapılmalıdır. Tedavi aşamasında ise günümüzde robotik cerrahi yöntemi giderek daha çok tercih edilmektedir. Bu yöntemle komplikasyon oranları azalmakta, ameliyat süresi kısalmakta ve hasta daha çabuk iyileşmektedir. Robotik ameliyat sonrasında ise cinsel fonksiyon kaybı ve idrar kaçırma gibi sorunlar daha az görülmektedir” diyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural, Eylül ayı Prostat Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, prostat kanseri hakkında en çok merak edilen 10 soruyu yanıtladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
SORU: Hangi belirtilerle ortaya çıkar?
CEVAP: Prostat kanseri erken evrede belirti vermez. Lokal ileri evre yani bulunduğu yerde büyüyüp çapı birkaç cm’yi geçen kanser varlığı halinde idrar yolunu tıkamaya başlar ve hastalar zor idrar yaptıklarını ifade eder. Ender de olsa idrarda yanma, meniden kan gelmesi gibi şikayetler de görülebilir. Prostat kanseri kemiklere yayılmış yani metastaz yapmışsa o zaman da hastalar sırt, bel bölgesi, kalça ve bacaklarda ağrı şikayetleriyle hekime başvururlar.
SORU: En önemli risk faktörleri nelerdir?
CEVAP: Çalışmalar hastaların yaklaşık yüzde 10’unda kalıtsal faktörlerin rol oynadığını göstermektedir. Anne ve babadan gelen bazı genlerin mutasyona yani değişime uğraması, prostat kanseri riskini artırabilir. Genetik mutasyon, sigara, obezite ya da ultraviyole ışınlarına maruz kalma gibi çevresel faktörlere bağlı olarak sonradan da gelişebilir. Bu nedenle ailede meme kanseri, kolorektal kanser, over kanseri, pankreas kanseri ve prostat kanseri olup olmadığı iyice sorgulanmalıdır.
SORU: Kimler, ne zaman tarama testi yaptırmalı?
CEVAP: Ailesinde meme kanseri, kolorektal kanser, over kanseri, pankreas kanseri ve prostat kanseri öyküsü olanların tarama testlerine 40 yaşından itibaren; olmayanların ise 45 yaşından itibaren başlamaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Ali Rıza Kural “Yaş ilerledikçe prostat kanseri görülme sıklığı artmaktadır. Hastaların yüzde 60’ını 65 yaş ve üzerindeki yaş grubu oluşturmaktadır. Prostat kanseri gelişme riski, ailede bir kişide bu hastalık varsa 2 kat; ailede iki kişide varsa 4 kat artmaktadır” diyor.
SORU: Erken tanının önemi nedir?
CEVAP: Prostat kanseri erken teşhis edilirse neredeyse tamamen tedavi edilebilir. Bunun için de tarama testleri büyük önem taşımaktadır. Prostat Spesifik Antijen (PSA) olarak bilinen kan testi, en önemli tarama testi olarak kabul görmektedir. Ayrıca günümüzde BRCA 1, BRCA 2 genetik testlerle ailesel riski olan hastalarda genetik mutasyon olup olmadığı saptanabilmektedir.
SORU: Hangi tarama testleri yapılabilir?
CEVAP: En önemli tarama testinin Prostat Spesifik Antijen (PBA) olarak bilinen kan testi olduğunu belirten Prof. Dr. Kural şöyle konuşuyor: “PSA değerlerinin yüksek olması kesin kanser anlamına gelmediği gibi düşük bulunması da kanserin olmadığı anlamına gelmez. PSA Velocity (Psa Değerinin yıllık artış hızı ), f/t PSA yani serbest PSA’nın total PSA’ya oranı, 4K testi, idrarda PCa 3 testi, Phi skoru testi gibi yüzde yüz sonuç vermeyen ancak anormal olduğunda şüphemizi artıran testler de vardır. Şüphe arttığında Multiparametrik Prostat MR’ı çekilmeli ve ardından gerekli görülürse MR görüntüleri eşliğinde Prostat Biyopsisi- MR-TRUS füzyon biyopsi yapılmalıdır.”
SORU: Parmakla muayene yapılması şart mı?
CEVAP: PSA değerlerine baktırmak önemli olsa da PSA üretmeyen veya az üreten saldırgan kanser tiplerini de araştırmak gerekiyor. Parmakla muayenenin önemini vurgulayan Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural “Ayrıca PSA kanserden başka nedenlerle de yükselebildiği için parmakla prostat muayenesi büyük önem taşır. PSA değeri ne olursa olsun parmakla muayenede sertlik bulunması prostat kanseri şüphesi oluşturur” diyor.
SORU: Kanser tanısı konulduğunda ne yapılmalı?
CEVAP: Hastalığın “Klinik Önemli” mi “Klinik Önemsiz” mi olduğuna bakmak gerekiyor. Patologlar, biyopsi materyalini inceleyerek tümörün saldırganlık derecesine göre “Gleason skoru” denilen bir sonuç verirler. Gleason skoru düşük ve tümör uzunluğu da küçük ise yani “Klinik Önemsiz Prostat Kanseri” ise aralıklı PSA kontrolü ile takip yani Aktif İzlem önerilir. Gleason skor yüksekse yani “Klinik Önemli Prostat Kanseri” saptanırsa tedaviden önce sadece prostat kanserinde kullanılan ve hastalığın evresi hakkında bilgi veren “Ga 68 PSMA pet” taraması yapılmalıdır.
SORU: Nasıl tedavi ediliyor?
CEVAP: Prostat kanseri organa sınırlıysa ve hastanın yaşı, genel sağlık durumu uygunsa en geçerli tedavi yöntemi cerrahidir. Radikal Prostatektomi denilen ameliyatta prostatla birlikte meni keseleri ve bölgesel lenf düğümleri çıkartılır. Prostatın her iki tarafında yerleşik sinir-damar demetleri korunarak ameliyat sonrası ereksiyonun devam etmesi sağlanabilir. Geçici idrar kaçırma olsa da 4-6 hafta içerisinde düzelir. Hastanın sağlık koşulları ameliyat için uygun değilse veya hasta ameliyat istemiyorsa radyoterapi yani ışın tedavisi uygulanabilir. Hastalık ileri evrede ise vücuttaki erkeklik hormonunu baskılayan hormon tedavisi veya kemoterapi uygulanmaktadır. Bazı hastalarda da sadece tümörlü bölgenin tedavi edildiği “Fokal Tedavi” yöntemine başvurulabilir. Bu tedavilerde ilk 2 yılda nüks oranları yüzde 25 civarındadır.
SORU: Robotik cerrahinin açık ameliyattan farkı nedir?
CEVAP: Açık ameliyatın geç iyileşme, uzun süre hastanede kalma, enfeksiyon riski ve büyük yara izi gibi dezavantajları olduğunu belirten Prof. Dr. Ali Rıza Kural“Robotik cerrahide Da Vinci adlı robot, konsol cerrahı tarafından kullanılmaktadır. Robot enstrümanlarının 7 derece serbest hareket kabiliyeti, eldeki en ufak titremenin aletlere iletilmesini engelleyen sistemin varlığı, görüntünün 12 misli büyük ve 3 boyutlu olarak konsola iletilmesi ameliyatı çok hassas ve çok az bir kan kaybıyla yapmamıza imkan verir. Bunun sonucu olarak da açık cerrahiye oranla daha hızlı bir iyileşme sağlanrken kan transfüzyonuna çok düşük oranda (yüzde 1’den az) gerek duyulur. İdrar tutmanın geri dönüş süresi ve oranları, ereksiyon geri dönüş süresi ve oranları açık ameliyata oranla daha iyidir” diyor.
SORU: Prostat kanserinden korunmak mümkün mü?
CEVAP: Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Prostat kanserinden korunmak için süt ve süt ürünlerinin fazla tüketilmemesi, aşırı derecede kalsiyum alınmaması önerilmektedir. Ayrıca obezitenin de prostat kanseri riskini artırdığı belirtilmektedir. Bunun yanı sıra düzenli egzersiz yapılması, bol sıvı tüketilmesi, D vitamini kullanılması, sigara içilmemesi, içenlerin de bırakması tavsiye edilmektedir. Aşırı miktarda E vitamini alınmasının veya Folik asit kullanımının da prostat kanseri riskini artırdığı bilinmektedir.”