'Tarihten ders almak mecburiyetindeyiz'
Açıklamasına, kanser tedavisi görürken hayatını kaybeden KHK’lı Prof. Dr. Haluk Savaş’a Allah’tan rahmet dileyerek başlayan Koçak, sıkıntılı bir üç yılın ardından hayat mücadelesini kaybettiğini belirtti. Dünyanın dört bir tarafında kargaşa olduğunu hatırlatan Koçak, “Bunlar bizi derinden yaralıyor. Pakistan’ın Karaçi kentindeki saldırılar bizleri derinden yaraladı. Terör kimden gelirse gelsin, insanlık suçudur. Bütün insanlık âlemi bu saldırılara karşı durmalıdır, tedbir almalıdır” dedi.
Doğu Türkistan meselesinin ihmal edilemeyeceğinin altını çizen Koçak, “Burası hem Türk âleminin hem İslam âleminin hem de bütün insanlığın kanayan yarasıdır. Şaşırdığımız, bizi üzen konu ise bu konuda hükümete dışarıdan destek veriyor görünen ve aslında sanki birbirileriyle çatışma içerisindeymiş gibi gözüken iki kesimin Çin’in yanında yer almasıdır. Bunu anlamakta hakikaten güçlük çekiyoruz. Çin’de bir zulüm işleniyor. Birdenbire Çin’deki toplanma kampları birileri tarafından sanki bu kamplar onları meslek sahibi edindirmek için ve zihinlerdeki yanlışlıkları gidermek için yapılıyormuş gösteriliyor. Dünyayı aptal, kendilerini akıllı zannediyorlar. Çin hükümeti bu tavrı ile unutmasın ki, dünyada zalimlerin yanında yer alıyor. Bu leke Çin’in omuzlarından düşmez. Maalesef Çin’le olan münasebetleri devam ettirme aşkına Türkiye hükümeti bu konuda gerekli girişimlerde bulunamıyor. Bizim bir teklifimiz var. Eğer Çin bu konuda yaptıklarının doğru olduğunu düşünüyorsa o zaman uluslararası bağımsız bir komisyonun kurulması ve konuları tetkik etmesi gerekir. Çin burada taraftır. Kendi yanlışlarının üstünü örtmeyi, hatalarını kabullenmemeyi her zaman tercih eder. Bundan dolayı biz Türkistanlı kardeşlerimize yapılanları hep lanetleyeceğiz, bitene kadar dile getireceğiz. Bunun da takibini yapacağız, bu da bilinsin isteriz” dedi.
İktidarın Meclis’e sevk ettiği “çoklu baro” tartışmasına da değinen Koçak, “Hakikaten herkesi, hepimizi endişelendiriyor. Türkiye’de zedelenen bir adalet mefhumu var. Ve bu adımlar eğer atılırsa bu mefhum daha büyük zarar görür endişesindeyiz. Biz baroların, adaletin esas itibarıyla hangi fikir ve ideolojiye sahip olursa olsun siyasallaşmasının karşısındayız. Adalet siyasallaşarak düzelmez. Adaletin düzelmesi tamamıyla bitaraf olmalarıyla mümkündür. Bundan dolayı da barolar, bu adalet mekanizmasının önemli bir unsuru ve temsilcisi olarak bağımsız olmalıdırlar. Endişe ediyoruz ki; eğer gerçekleşirse Türkiye’nin kamplaşmasına ve kutuplaşmasına yönelik bir adım olur. Bu ülke 40 yıl önce 12 Eylül ihtilalini yaşadı. 12 Eylül’den önce Türkiye’de kamplaşmanın zirveye çıktığına o dönemi yaşayarak gören herkes şahitlik etti. Özellikle de emniyet güçleri arasında bir ayrışma meydana gelmiş. İki tane sendika birisi sağcı görünüyor, birisi de solcu… Türkiye’yi kan gölüne çevirdiler. Biz tarihten ders almak mecburiyetindeyiz” dedi.
Koçak, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla kapatılmasına da değindi. Koçak, açıklamasına şöyle devam etti: “Kutuplaşmanın neticesi olarak Şehir Üniversitesi kapatıldı. Adalette, emniyette, şimdi de ilim yuvalarında kutuplaşma yaşanıyor. Şehir Üniversitesi açılışının eski resimlerine bakıyoruz; Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Cumhurbaşkanı Gül ve eski Başbakan Davutoğlu orada. Hep beraber güle oynaya Şehir Üniversitesi’nin açılışını yaptılar. Ama ne ara aralarında siyasi bir ayrılık meydana geliyor. Sen misin ayrılan denilerek, hain damgasını vurmaktan çekinmiyorlar. Bir ülke böyle kalkınmaz. Bir ülke problemlerini böyle çözemez. İlim böyle gelişmez.
Koçak, 28 Şubat’ın en büyük hatalarının bugün de yaşanmaya devam ettiğinin altını çizerek, “Ama ne yazık ki 28 Şubat’ın hatalarını bir başka açıdan şimdi birileri yeniden tesis etmeye gayret ediyor. 28 Şubat’ta bir baskı vardı. Konuşturmayın, vurun tepesine mantığı vardı. Şimdi aynı mantık bir başka açıdan gelip başımıza çöktü. Hele siz bu tarzda bir eğitim programı oluşturmaya kalkarsanız, emin olun insanların zihnine kelepçe vurmaya kalkışıyorsunuz manasına gelir. Cenâb-ı Hâkk’ın bile zorlamadığı bir konuda siz, toplumu kendiniz gibi düşünmeye zorlarsanız; bundan hem siz hem de toplum zarar görür” dedi.
Şehir Üniversitesi üzerinde değerlendirmelerine devam eden Koçak, şunları kaydetti: “Tüm bu yaşananların neticesinde, ülkemizin geleceğinden endişe ediyoruz. Çünkü zulüm başladığında çığ gibi büyür. Bir yerde zulüm başlarsa orada hayır beklemek mümkün değildir. Bu millete zulmetmeyin. Yönetimde bulunanlar şunu bilmelidir; kendilerinin karşısında kendi aldıkları fikirlere karşı tavır ortaya koyanlar. Emin olun, yanlışını doğru gibi kabul edip yalakalık yapanlardan daha az tehlikelidir. Yalakalar ve menfaat dağıtanlar, menfaat almak için fikir üretirler, gerçeklerin ortaya çıkması için değil. Bunu hem yalakalara söylüyoruz, kendi isimlerinin önüne profesör değil, âlemi cihan yazsanız sökmez. Kimse itibar etmez. İktidara söylüyoruz, bu yoldan dönün. Sizi ikaz edenleri hasım olarak görmeyin.”
Üniversitelerde liyakate hiç önem verilmediğini dile getiren Koçak, “Rektörler tayin ediliyor ancak uluslararası sahada kabul almış tek bir makalesi yok. İçerdeki mecmualarda ne kadar var onu bilmiyoruz. Çünkü Türkiye’de makale yazmak o kadar zor bir şey değil. Yazdırır, altına imza atarsınız. Hele de rektörseniz, bunlar bazı mecmualarda yayımlanır. Ama bu hiçbir akademisyene itibar kazandırmaz. Uluslararası arenada yayımlanan yüzlerce mecmua var. Ama ne hikmetse bizim yeni tayin edilen rektörlerimizin bu konuda hiçbir başarısı yok. Son ortaya çıkan somut örnekte, tayin edilen 6 rektörün 8 makalesi çıkmış, 4’ünün sıfır, hiç makalesi çıkmamış. Bir tane bile kendi sahasında elle tutulur eseri, yazısı yok. Şimdi bunu bir üniversitenin başına koyacaksınız; orada göstermelik olarak duracak. Orada itibar kazanması için kendisinden daha itibarsızları akademisyen yapacak. Böyle bir üniversite olmaz. Üniversite, fikirlerin tartışıldığı bir yerdir” ifadelerini kullandı.
Son dönemlerde vatandaşların bankalara olan kredi başvurusunun arttığını söyleyen Koçak, “Şimdilik çok büyük bir performans gibi gözüküyor. Yıllık yüzde 6-7 gibi bir faiz düşük bir faiz değil. Dünyada faizler sıfır. Bütün dünyada faizlerin sıfır olduğu bir yerde siz yüzde 6-7’lik faizi ‘ya ne kadar düşükmüş, hemen ev sahibi olalım’ diye garibanın koşuşturmasına bakmayın. 900 binden fazla insan ferdi krediye başvurdu. Şimdiye kadar hiç kredi almamışlar. Niye? Birdenbire böyle bir imkân çıkınca bunun bedava para olduğunu zannediyorlar. Ama bunun taksitleri ne kadar düşük gözükürse gözüksün, yarın tahsil edilmeye başlanacak. Ama vatandaşın gelirleri belli bir seviyeye çıkmazsa emin olun bunu ödeyemezler. Yarının hesabını kim verecek, nasıl verecek? Bu belli değil. Bütün milleti faize mahkûm ettiniz. Bunları kullananlar emin olun farkında değil. Çoğu gariban, mahdut gelirli insanlar. Bu milleti hoyratça bankalara borçlandıranlar, mahkûm edenler tek kazananın da bankalar olduğunu, bu lobinin olduğunu ilerde görecekler” dedi.
İktidarın borçlanma politikasını eleştiren Koçak, “Bugün borçlanma politikalarının sıkıntıları hemen hissedilmeyecek ama birkaç yıl sonra bu millet borçlarını ödeyemeyince bunun acısı ortaya çıkacak. Türkiye’mizin bir an önce bu ölü yatırım ve borçlandırma politikasından vazgeçmesi gerekiyor. Tekrar tekrar söylüyoruz. Türkiye’nin ekonomik yeniden ayağa kalkabilmesi bütün imkânlarını üretime dönük yatırımlara tahsis etmesiyle mümkün. Bunun başka bir çözümü de yok. Hangi sektör önde geliyor derseniz, tarım ve gıda bunun başında gelir. Bu gerçeği bile hâlâ idrak edemediler. Tarımda halen ekilmeyen araziler ekilmiyor. Halen çiftçi gelecek yılından emin değil. Mazotunun, gübresinin, ilacının hatta tohumun üzerine konulan vergiler ister istemez fiyatları artırıyor. Yarın elde ettiği ürünü satmaya geldiğinde yine piyasa şartlarına mahkûm edilecek. Yine sıkıntıyı çeken çiftçi olacak ve çiftçi ile birlikte bu ülke olacak. Havsalamız almıyor. Bir iktidar, iktidarının başında tarımın kalkınması için çiftçiye en az milli gelirin yüzde 1’i kadar destek verilmesi gerekir diye kanun çıkaracak. Sonra gelen 15 yılda hiçbir zaman buna riayet etmeyecek. Yarısını veya üçte birini vererek meseleyi hallettiğini zannedecek.” dedi.
“Ülkemizde eğer itibar edilirse, birçok sanayi ve ticaret odalarının hazırladığı raporlar. Bu raporlara itibar edildiği takdirde neye ihtiyaç duyduğumuz çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor” diyen Koçak, “Şimdi moda oldu, swap diyorlar. Neymiş swap? Borçlanma için bir yol arama. Üretme değil, ülkenin ekonomisini ayağa kaldırma değil. Geçici olarak bir parayı nasıl temin ederiz. Bunun yolu… Türkiye’nin problemini bununla çözemezsiniz” dedi.