Kul kusurludur. Kusursuz olan, kemal sıfatları ile muttasıf olan Allah Azze ve Celledir…
‘’Hatasız kul olmaz’’ sözü hikmetli bir deyiştir… Rabbimiz hatalarımızla bizi muhatap alıyor, halife kılıyor… Biz masum değiliz… Melek hiç değiliz… Etten ve kemikten mürekkep aciz fanileriz…
‘’Hatasızlık’’ arayışı beyhude bir anlayış ve arayıştır… Kaldı ki, Kur’an bize böyle bir mümin modelini örnek göstermiyor…
Hatalarımıza rağmen hakikati ve hidayet yolunu tebliğ ve temsil edeceğiz…
Dua ve davetimizle doğrularımızın ve değerlerimizin devamlılığını sağlayacağız…
Hatalarımızı hasenata dönüştürecek rahim ve rahman olan bir Allah’ımız var… Yeter ki tevbe ve takvadan kopmayalım…
Geçmişteki yanlışlarımıza takılı kalıp hayatı, mücadeleyi haram edemeyiz.
Her tevbeyi yeni bir besmele izlemeli…
Çabanın, gayretin gerisinde, kıyısında, kenarında, dışında kalamayız… Elbette yanlışlarımızdan ders alacağız ama kendimizi iptal etmeyeceğiz…
Garantici, mükemmeliyetçi, kusursuz mücadele hayalinde olanların son hallerini göz önüne almak gerekiyor. Hayatın rehavet ve gafleti sinsice bizleri kuşattığının farkında mıyız?
Hayat ve hareket bir deneme-yanılma arenasıdır…
Hata yapmak; bir eylem, bir duruş, bir yürüyüş üzere olanların adeta kaderidir…
Önemli olan yanlışta ısrarcı olmamak, hataları içselleştirmemek ve savunmamaktır…
Hataları göğüsleyenler hedefe yürüyebilmişlerdir…
İnsanı pasifleştiren şey ‘’ hata yaparım korkusudur.’’
Kim bilir belki de hatalar bizi pişirecek… ‘’ol’’duracak… Olgunlaştıracak…
Yanlışlar sonumuz değil duraklarımızdır… Deneyimlerimizdir…
Başka türlü nasıl ustalaşabiliriz?
Başlamak için tek bir ilke var: Yola çıkmak… İlkeler, sen ve yol… Yanlış yapmaktan korkmadan… Halis bir niyet ile çıktığın yolda yaptığın yanlışlar doğruna azık olacaktır…
Yanlışları içselleştirmeden, kusurları kanıksamadan kulluğa yoğunlaşacağız…
Korku duvarlarını, kuşku bariyerlerini, kaygı setlerini böylece aşabiliriz…
Gayret bizden, başarı Cenabı Hakk'tandır.