Gurur ve kibir hakkındaki ayetler
“İnsana günah olarak, Müslüman kardeşini küçük görmesi yeter.” (Müslim, Birr, 32)
Âyet-i kerîmelerde, Cennet’e girmeye mânî olan “gurur” ve “kibir” gibi Cehennemî vasıflar hakkında şöyle buyrulmaktadır:
“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasîb ederiz. Sonunda kazançlı çıkanlar, fenalıktan sakınanlardır.” (el-Kasas, 83)
“Kibirlenip de insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah; kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri aslâ sevmez.” (Lokmân, 18)
“Onlara; «İçinde ebedî kalacağınız Cehennem’in kapılarından girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötü!» denilir.” (ez-Zümer, 72)
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün şöyle buyurmuşlardı:
“Kalbinde hardal tanesi kadar îman olan hiç kimse, Cehennem’e girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan hiç kimse de Cennet’e giremez.” (Müslim, Îmân, 148-149)
Ebedî saâdet için kalpteki îmânın ne büyük bir cevher olduğunu, buna mukâbil insanın rûhunu zehirleyen kibrin de, ne kadar vahim bir âhiret felâketi olduğunu vurgulayan bu nebevî beyan üzerine ashâb-ı kirâmdan biri:
“−Yâ Rasûlâllah! İnsan, elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasını istemez mi?” deyince, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu karşılığı vermişlerdir:
“−Şüphesiz ki Allah güzeldir; güzelliği sever. Kibir (ise nîmetleri kendinden bilip o nîmetlerin gerçek sahibine nankörlük ederek) hakkı inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.” (Müslim, Îmân, 147; Tirmizî, Birr, 61)
Yine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, katı kalpli, kaba, cimri kimselerle birlikte, kurularak yürüyen kibirli insanların da Cehennem ehlinden olduğunu ifâde etmiş ve:
“Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allah merhamet nazarıyla bakmaz.” buyurmuştur. (Müslim, Libâs, 42)
Gurur ve kibrin tarihi, İblis’ten başlayarak Nemrudlar, Firavunlar, Kârunlar ve Ebû Cehiller gibi nice ahmakların âleme ibret olan âkıbetlerinin bir sergisi mâhiyetindedir. Kur’ân-ı Kerîm’de, kibrin ilk temsilcisi olarak İblis gösterilmektedir. O, “Âdem’e secde et!” emr-i ilâhîsi karşısında büyüklük taslamış, neticede bu kibri onu küfre sürüklemiştir.
Ebû Cehil ve emsâlleri de Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in nübüvvetini vicdânen kabul ettikleri hâlde, nefsâniyetleri sebebiyle inkâr etmişlerdi. Zira îmân ederek, o zamanlar ekseriyeti fakir ve kölelerden oluşan mü’minlerin safında yer almayı gururlarına yediremedikleri için budalaca bir inada sürüklenmişler ve:
“…Bu Kur’ân, iki şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı?” (ez-Zuhruf, 31) diyecek kadar gurur ve kibrin gayyâlarına düşmüşlerdi.
Hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:
“Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zâlimler grubuna kaydedilir. Böylece zâlimlere verilen ceza ona da verilir.” (Tirmizî, Birr, 61/2000)