Kurtuluş, sadece bu dünyada, kısa süreliğine (amiyane tabirle) köşeyi dönmek değildir. Hesap gününde Allah’ı razı edecek bir yaşam biçimi ortaya koymanın adıdır kurtuluş…
Bu da iyilik yoluna girmekle, insanların o yola girmelerine sebep olmakla mümkündür.
Ve iyilik yolunu bulmanın anahtarı kötülükleri bertaraf etmektir.
Bir yerde kötülük hâkimse orada iyilik ve iyiler barınamadığı gibi hayrın yaygın olduğu ortamda da kötülük barınamaz.
Hiçbir şey yapmadan beklemekle ne kötülük gider ne de hayır yaygınlaşır. Şeytan ve askerlerinin de eli kolu bağlı değildir.
Ayette ifade edildiği gibi: “Hayra çağırıp iyiliği emreden, kötülüğe mani olan” birilerinin olması gerekir.
Yüce Allah’ın göndermiş olduğu İslam, hayrın yaygınlaşmasını ve hayata hükmetmesini esas alır. Bunun oluşması için zarar vermeden faydalı olanı sunmayı emreder.
Savaşta bile bu esastır. (Din) Tebliğ edilmeden hiçbir beldeye girilmez.
Peygamberimizin (s.a.s) ve sahabelerinin ve İslam önderlerinin girdiği bütün savaşlarda evvela İslam dini hakkında gereken izahat yapılmış, karşı taraf reddettikten sonra savaş olmuştur.
Hayber kalesi fethedilmeden kısa bir süre önce Efendimizin şu tavsiyesi bizim sertâcımızdır. “Ey Ali, iyi bil ki, Allah Teâlâ’nın senin sayende tek bir kişiye hidayet vermesi, sana kızıl develer bahşedilmesinden çok daha hayırlıdır.”
Ki, “Kızıl develer”, o gün Araplar için en kıymetli varlıktı. Bugünün villaları, Mercedesleri Cip’leriydi.
İslam’ı bilmeden, aleyhinde ileri geri konuşanların kulağına küpe olsun.
İslam’ın önem verdiği hususlardan biri de “hayra anahtar” olmaktır.
Zor şartlar altında dahi iyiliği tercih etmek; almaktan ziyade vermeyi prensip edinmeli.
Peygamberimizin şu öğretisini göz ardı etmek mümkün müdür?
“Bir hayra (sebep olan) öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır” (Tirmizî, İlim)
Mekke’nin fethi sonrası bir sabah Resululah’ın (s.a.s.) huzuruna üstü başı delik deşik olmuş, çok fakir bir topluluk geldi. Efendimizin gözleri yaşardı. Sahabelerini toplayıp biraz nasihatte bulundu. Sonra, “Ey iman edenler! Allahtan korkun! Herkes yarın için bugün ne gönderdiğine baksın. Allah’tan korkun çünkü Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.” (59-Haşr 18) ayetini okudu ve: “Herkes dinarından, dirheminden, giyeceğinden… bir şey tasadduk etsin” buyurdu.
Halk, ellerinde ne varsa getirip oraya bıraktılar. Öyle ki, iki koca yığın oluştu; Efendimizin sevinçten yüzü parladı ve şöyle buyurdu.
“Kim İslam’da iyi bir çığır açarsa açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de İslam’da (Müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir.” (Riyâzu’s-Salihîn)