Bir arayışla geçen nice ömürler vardır. Mutluluk hep uzakta ve eksik olan şeyle tamamlanacak sanırız.
Dünyanın bir köşesindeki o şehre yapacağımız seyahatle mutluluğu yakayalayacağımızı ya da satın alacağımız o şeyle eksik olan parçamızın tamamlanacağını zanneder dururuz.
Arar dururuz o eksik şeyi fakat yıllar geçince işin öyle olmadığını anlarız.
Kıssadan hissedir ya zamanın birinde mutluluğu arayan bir padişah vezirini huzuruna çağırarak sorar: Bana hizmet eden hizmetçimin hayatta benden daha mutlu olduğunu görüyorum, Acaba sebebi nedir? Halbuki onun hiçbir şeyi yok. Ben ise padişahım, her şeyin sahibiyim, ama onun kadar huzurum ve keyfim yok.
Vezir cevap verir: Ey Padişahım, sen ona 99 kuralını uygula! Padişah bu kural nedir dedi.
Gece bir torbaya 99 altın koyup kapısına bırak ve üzerine de “Bu 100 altın sana hediyedir” yaz sonra kapısını çal ve olanları izle. Padişah merakla vezirin anlattığını yapar.
Hizmetçi kapıyı açar, sağına soluna bakar ve altınları alır. Heyecanla altınları sayar lakin bir tane altının eksik olduğunu görünce “Galiba dışarda bir yere düştü” diyerek çoluk çocuk kayıp altını aramaya koyulur.
Gece boyunca kayıp altını ararlar, bakmadıkları sokak yoktur. Hatta boş araziler ve sokaklardaki eşyaların bile altlarına bakarlar. Ama nafile. Eksik altını bulamadıkça baba, çocuklarını azarlar hatta bir ara onlara saldırır hale gelir.
Ertesi gün olur sabah, hizmetçi kederli, düşünceli olur. Çünkü bütün gece uyumamış kayıp altını aramıştır. Suratı asık, keyifsiz, her halinden şikayetçi bir tavırla padişahın huzuruna gider. Böylece Padişah 99 kuralının anlamını öğrenmiş olur.
İnsan, Allah’ın ihsan ettiği sayısız nimeti unutur, sonra hayatını o kayıp olduğunu düşündüğü bir nimeti aramakla geçirir. Halbuki o nimet bilmediğimiz bir hikmetten dolayı, belki bir imtihan belki daha iyisi gelecek, belki ahirette verilecek bilinmez.
Ama biz 99 nimeti görmez, eksik olduğunu zannettiğimiz o bir şeyin peşine düşeriz. Sonra bulamayınca kendimizi mutsuz, huzursuz, keyifsiz eder ve içinde bulunduğumuz nimetleri de unuturuz.
Gelin sahip olduğumuz nimetlerin değerini bilip, Cenabı Allah’ın bahşettiği nimetlere şükredelim. Şüphesiz ki şükürle nimetlerimiz artar.
Unutmayalım; şükür nimete bereket katar, az olan çok olur bu sayede.