De ki; Cebrâil’e kim düşmansa bilsin ki, Allah’ın izniyle önce gelen kitapları doğrulayıcı, müminler için bir hidayet rehberi ve müjdeci olarak Kur’an’ı senin kalbine indiren odur. Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mîkâil’e düşman ise bilsin ki Allah da inkârcıların düşmanıdır. (Bakara Suresi, 97-98)
Son zamanlarda Yüce Yaratıcının insanlığa gönderdiği son kitaba karşı gözle görülür derecede saldırıların arttığını görüyoruz.
Avrupa’nın şımarık memleketlerinde, isyanda gemi azıya almışlardan görmeye alışık olduğumuz Kur’ana saygısızlık olaylarını İslam beldelerinde görüyor olmanın acısını ve şaşkınlığını yaşıyoruz.
Sosyal medyaya yansıdığı kadarıyla, münferit olay görüntüsü veren Kur’ana saldırıların aslında bilinçli bir kampanyanın ürünü olduğu çok açık.
İnsan psikolojisini uzmanca tahlil ederek hazırlanan provokatif saldırıların öncelikli hedefinin; Kur’ana duyulan saygıyı zedelemek olduğunu düşünüyorum.
İçki de içse, kumar da oynasa, namaz kılmasa da, camiye gitmese de bu milletin evlatları kutsal değerlere saygısızlık yapmaz!
Yapmaz-dı!
Bugün gerek cami ve gerekse Kitaba saldırılarla gündeme gelen mankurt evlatlarımız, kendi üzerlerinde itinayla, ince hesaplarla çalışan şeytanî mimarların kirli emellerini bir bir hayata geçirmektedirler.
KUR’ANA AŞIK BİR MİLLETİZ
Biz Allah’ın kitabına aşkla hizmet eden ve asırlardır onu hayatımızın merkezinde tutan bir milletiz. Bu davranışımızı da Son Peygamberin yârenlerinden miras aldık.
O yârenler ki, Allâh Teâlâ’dan gelen bir ferman ve Resûlullâh’ın da emâneti olması hasebiyle Kur’ân-ı Kerîm’e büyük bir ehemmiyet atfederlerdi. O’nu namazlarında okumakla birlikte, seyahat ve gazvelerde, sohbetlerde, gece namazlarında bol bol kıraat ederlerdi. Kur’ân’ın zevkine hiçbir zaman doyamazlar, O’nu okumadan bir gün bile geçirmezlerdi. Günlerine Kur’ân ile başlarlar, göz rahatsızlığı olanlara dahi Mushaf-ı Şerîf’e bakmayı tavsiye ederlerdi. Hattâ Hazret-i Osmân, çok okuduğu için iki Mushaf eskitmişti.
İşte bu aşka darbe indirmenin hesabı içinde olanların rezil debdebelerinden başka bir şey değil gündeme gelen edepsizlikler.
Peki başarılı olmaları mümkün mü?
Elbette hayır!
Yaz aylarında göğüslerinde Kur’an ve elifbalarla camilere akın eden evlatlarımız bunun en büyük cevabıdır aslında.
Nasıl ki gecenin peşinden gündüz geliyorsa, nasıl ki ırmaklar tersine akıtılamıyorsa... Aksini düşünmek de öylece imkansızdır.
Allah’ın kitabına savaş açanların sonu tarihte çok açıktır ve bu durum değişmez bir Allah yasasıdır.
“De ki: (Ey kâfirler) Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!” (Ali İmran,12)