“Ahiretin varlığı” hakikati gayet ehemmiyetli olduğundandır ki, Kur’an-ı Kerim’de tekrar tekrar, insanın yeniden diriltilip hesaba çekileceğinden ve buna göre mükafaat veya ceza göreceğinden ısrarla bahsediliyor.
“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her şeye hakkıyla kàdirdir.” (Rum, 30/50)
ayeti ile bu hakikate gözümüzle gördüğümüz hadiselerden misal getirerek, meselenin daha iyi anlaşılması sağlanıyor.
Biz de, Kur’an-ı Kerim’in yüzlerce ayetinin ifade ettiği, başta bizim Peygamberimiz (asm) olmak üzere, yüz yirmi dört bin peygamberin, hem milyonlarca alim ve evliyanın ittifakla haber verdiği ahiretin ve öldükten sonra yeniden dirilmenin varlığına iman ediyoruz. Bu hakikati, Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim'inde açıklamakla beraber, yeryüzünden misaller vermiş ki, akıl sahipleri anlasınlar. Biz de o misallere bakıp bu hakikati anlamaya çalışalım:
Her kış mevsiminden sonra bir bahar geliyor. Güz mevsiminde ölen, kışı ölü olarak geçirdikten sonra bahar mevsiminde yeniden diriltilen milyarlarca bitki ve hayvan, öldükten sonra diriltilme hakikatinin en güzel misali değil midir? Bir baharda diriltilen canlıların sayısı Adem Aleyhisselam’dan kıyamete kadar gelmiş ve gelecek bütün insanların sayısından binlerce defa daha fazladır. Bütün insanlar, yalnız bir baharda yaratılan sineklerin sayısı kadar bile değildir. Her sene bitki ve hayvanlardan üç yüz bin canlı türü yeniden diriltiliyor. Her canlı türünün ise milyarlarca ferdi bulunuyor. Sinekler ise sadece üç yüz bin canlı türlerinden sadece bir tek türdür.
Şu halde, her baharda üç yüz bin insanlık kadar canlı diriltiliyor. Ve bütün bunlar gözümüzün önünde cereyan ediyor. Şimdi her baharda, karınca, sinek, böcek gibi haşerelerden; çeşit çeşit otlar ve çiçeklerden; en küçük bir mikroptan ta güz mevsiminde ölü vaziyetine giren kocaman ağaçlara kadar, hem çok çeşitli hem de çok sayıda canlının yeniden yaratıldığını gördükten sonra, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diye itiraz eden, hakikate karşı gözleri kör, kulakları sağır olan zavallılara ne demeli?
Elbette yine Kur’an-ı Kerim'in ifadesiyle “Onu ilk önce kim yaratmışsa O diriltecek.” diye cevap veririz. Ve bunu daha iyi anlaması için de, Allah’ın yer yüzündeki rahmet eserleri olan her baharda yarattıklarını gösteririz.
Her sene güz mevsiminde ölen bitkilerin ruh programı, çekirdekleri içine yerleştirilip, orada saklanıyor. İkinci baharda toprağa atılmasıyla o bitki canlanıyor. Bazıları aynen, bazıları benzer şekilde canlandırılıyor. Basit bir mahlukunun ruh programını çekirdeklerinde saklayan Allah, elbette en kıymetli mahluku olan insanın ruhunu da muhafaza eder, ve mahşer toprağında yeniden canlandırır.
Toprağın içine giren tohum, çürüyüp parçalanmakla beraber, yeni bir hayatın, dirilmenin ilk basamağını teşkil ediyor. Aynen bunun gibi, ölmekle kabir toprağına giren insanın bedeni çürümekle beraber, ölmek ve toprak altında çürümek yeni bir hayatın başlangıcını teşkil eder.
Her şeye kadir olan ve her baharda milyarlarca canlıyı, uyku halindeki insanları uyandırmak kadar kolayca dirilten Allah, elbette insanı bir haşir sabahında uyandırır. Madem va’d etmiştir. Ve va’d ettiği şeyi yapmaya kadirdir. Öyle ise, ahiretin varlığı, öldükten sonra dirilmenin varlığı, baharın geleceğinden, sabahın olacağından daha kesin bir hakikattir. Hiç yoktan bu günü yaratan, elbette yarınki günü de yaratmaya kadirdir. Bu sene gördüğümüz bitki ve hayvanları yaratan, elbette öldükten sonra onları ikinci bir baharda diriltmeye kadirdir.
İnsanın hücreleri başka varlıklara intikal edip onun vucudunda işlev görse de, haşirde her insanın hücresi yeniden yaratılacaktır.