Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kimin arzu ve emeli sadece dünya olursa Allah onun iki yakasını bir araya getirmez, işleri ters gider. Fakirliği iki kaşının arasına yerleştirir. Dünyadan eline geçen de sadece kaderinde yazılan kadar olur. Kimin de hedefi ahiret olursa Allah da onun dağınık işini toparlar. Zenginliği kalbine yerleştirir. Dünya nimetlerini de her şeye rağmen elde eder.” (İbn Mace, H. No: 4105)
Bütün hedefi dünyalık elde etmek olan haris, açgözlü insanlar daimi bir telaş ve tedirginlik içinde koştururlar. Bu koşturmanın neticesinde elde ettikleri ise ağır bir yorgunluk ve bitkinliktir. Bu tip insanlar hayatta mutlu olamazlar, hep fakirlik korkusuyla yaşarlar. Bunların karınları tok, fakat gözleri açtır. Daima daha zengin olanlara bakarlar. Nefes nefese onlara yetişmeye çalışırlar. Böylece ne emellerine kavuşurlar ne de koşturmaları biter. Bu hal hayatlarının sonuna kadar hep böyle devam eder. Artık “tamam, yeter” dedikleri vâkî değildir. Dünya derdi ve gamıyla bu dünyadan ayrılırlar. Ahirete elleri boş gittikleri için hayatları sadece “büyük bir kayıp”tan ibarettir.
TELAŞSIZ YAŞAYANLAR
Hedefleri ebedi olan ahiret saadeti ve Mevlâ’nın rızası olanlar ise telaşsız yaşarlar. Kadere inandıkları için tedirginlik duymazlar. Ellerinden geleni yaparlar. Sonucu Allah’a bırakırlar. Böylece dünyanın kölesi değil, efendisi olurlar. İmanın ve tevekkülün verdiği gönül zenginliği içinde yaşarlar. İşleri derli toplu olur. Deli dana gibi koşturmazlar, mengene beygiri gibi aynı fasit dairede dönüp durmazlar. Dinginlik içinde yaşarlar. Kaderde belirlenen rızıkları her şeye rağmen kendilerine ulaşır.
Hedefleri dünya veya ahiret olan kimselerin hali yüzmek için denize giren kimselerin hali gibidir. Batarım, boğulurum korkusuyla telaş gösteren kimse gerçekten batar, telaş göstermeyip kendisini denize bırakan kimse ise batmaz. Bunun en açık ispatı; boğulan kimsenin cesedinin su yüzünde yüzmesidir. Zira cesedin debelenip telaş göstermesi söz konusu değildir. Şayet canlı iken de panik ve telaş göstermeseydi bu sefer canlı olarak denizin sırtına binmiş olacaktı.
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Kim ki bütün hedefleri tek hedef yani âhiret hedefi haline getirirse, Allah onun dünya hedeflerini de gerçekleştirir. Kim de dünyalık için pek çok hedefler peşine düşerse Allah onun nerede ve ne şekilde helak olmasına aldırmaz.” (İbn Mace H. No: 4106)
Bir kudsi hadis de ifade edildiğine göre Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Ey Âdem oğlu! Benim kulluğuma odaklan ki, gönlünü zenginlikle doldurayım, fakirliğini gidereyim. Eğer böyle yapmazsan. Gönlünü gereksiz şeylerle meşgul eder, fakirliğini de gidermem.” (İbn Mace, H. No: 4107)
Yine Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre “zenginlik mal çokluğuyla değil, gönül tokluğuyladır.” Gönlü, gözü aç olanlar asla doymazlar, onlar yedikçe acıkırlar, tuzlu su içen kimse gibi, içtikçe susuzluk çekerler.