“Bir ulusun gençleri bozulmaz, onlar ancak yetişkinleri bozulduğu zaman bozulur.”
Bir ulusun geleceği, en değerli varlığı çocuklarıdır, evlatlarıdır. Devletler, bu genç kuşağın eğitimi, yetişmesi ve korunması için ellerinden gelen çabayı göstermek zorundadır.
Modern teknoloji çağında küreselliğin, kültürleri ve gelenekleri savurduğu bir sürecin içerisinde en çok etkilenen kuşak genç kesim oldu.
Teknolojinin baş döndürücü bir hızla 7’den 70’e tüm çocuk, genç, yetişkin ve yaşlı farklı kuşakları etkisi altına alan bir çağda, kuşaklar arası makasın her geçen gün gittikçe açıldığına şahit oluyoruz.
Gençlik nereye gidiyor soruları ve tartışmalarının odağındaki Z kuşağının psikolojisi ve teneffüs ettiği sosyolojiyi anlamamız gerekiyor.
Ebeveynler ve öğretmenlerin iletişim kurmakta zorlandığı genç kuşak Z kuşağı olarak adlandırılmaktadır.
Bu jenerasyona, “internet kuşağı” adı da veriliyor. Hayata iyimser bakan özelliği ön planda aynı zamanda, kişisel hırslarının da son derece yüksek olması, kuşağın en bilinen özelliklerindendir. 21. yüzyılın ilk nesli olarak görülüyor.
Dijital dünyada çocukların konuştuğu konuların başında yüzde 38 oranı ile oyun başlığı gelirken, bu oran çocuğun oyun karakterleri ve oynadığı oyunlardan ne kadar etkilendiğinin de göstergesi oluyor.
Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih eden bu kuşak diğer nesillerden farklı olarak oyuncak yerine ipadlerle, laptoplarla, play stationlarla oynamayı seviyor ve teknoloji ile birlikte büyürler.
Çabuk tüketen bir nesil. Markalara ve ürünlere bağımlı değiller.
İnsanlık tarihinin, el, göz, kulak ve benzeri gibi motor beceri senkronizasyonu en yüksek nesli olarak tanımlanıyor. Ancak bu avantajlar, dikkat ve konsantrasyon zorluklarıyla dezavantaja da dönüşebiliyor. Sorgusuz yaşayacaklar, çünkü iş yaşamına atıldıklarında karar vermelerini gerektiren her şey sistemler tarafından yapılıyor, yapay zekâ tarafından karar veriliyor olacak. Çok diplomalı, uzman ve buluşçu olacaklar. Yaşamlarında otorite kavramının önemi kalmayacak. Tatminsiz, kararsız ve doğuştan tüketiciler. Ülkemizin yüzde 17’sini oluştururlar.
Bu kuşak iş hayatına henüz yeni başladığı için, iş yaşamlarıyla ilgili çabuk sıkılıp kolay vazgeçme olasılığı dışında çok da tahminde bulunulamıyor.
Çeşitli sosyolojik gruplarla ilişki kurma ve hak arama konularında diğer kuşaklardan daha başarılı olmaları, iş hayatlarında ulaşabilecekleri başarıların habercisi sayılıyor. Buna ek olarak, sınırsız yeni bilgiye erişimin, Z kuşağı ile daha özgüvenli ve kariyer odaklı bir nesil yarattığı düşünülüyor.
Uzmanların Z kuşağı bireylerle sağlıklı iletişim önerileri;
Onlara özerklik tanıyıp, girişimci ruhlarını besleyin; sadece görev vermekten kaçının.
Helikopter ebeveynlerle büyümüş bir nesil olmaları göz önünde bulundurularak, ödüllerle motive olabileceklerini unutmayın.
Yüz yüze iletişim kurmanın önemine inandıklarını, sadece mesajlaşmaktan hoşlanmayıp gerçekten duyulduklarını hissetmek istediklerini göz önünde bulundurun.
Hem iş yerinde hem de okulda yönetici-asistan ilişkisine önem verdiklerini, yardım etmeye oldukça meyilli bir nesil olduklarını bilin.
Genç kuşağın sosyal hayattaki performansı beklentileri ve problemleri üzerinden yürütülen tartışmaların daha gerçekçi bir şekilde ele alınması gerekiyor.
Bugünün genç sosyolojinin ulusal değerleri aşan küresel bir etki alanında şekillendiğini kabul etmemiz gerekiyor.
Her kuşak içinde bulunduğu çağın şartları karşısında edilgen veya etken bir karaktere bürünür.
Aile ve devlet, genç kuşağa bir hayat boyu yüreğinde taşıyacakları ahlak adalet ve merhamet gibi evrensel değerleri kutsal bir emanet olarak ilk orta eğitim döneminde sunmak zorundadır.
Kuşaklar arası çatışma yoktur, birbirinden uzaklaşma sorunu ve insani değerlerin deforme olmasıyla ile ortaya çıkan bir anlaşmazlık sorunu vardır.
Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaş olun, 15 yaşından sonra ise istişare edin. (Hz. Ali)