De ki: “Allah bizim için ne yazdıysa, başımıza gelecek ancak odur. O bizim Mevlâmız’dır. Mü’minler, yalnızca Allah’a güvenip dayansınlar.” (Tevbe suresi, 51)
Münafıkların temel karakter özelliklerinden biri şudur: Müslümanlara bir iyilik, güzellik, refah, saadet, başarı veya zafer geldiği zaman buna çok üzülürler. Onlara bir musibet, ölüm, sıkıntı, darlık, hastalık dokunduğu zaman da çok sevinirler. “İyi ki biz önceden tedbirimizi alıp, kendimizi zarardan korumuşuz” diye keyiflenirler. Bu ise imanın değil küfrün, dostluğun değil düşmanlığın açık bir alâmetidir. Müslümanlar ise hayır veya şer başlarına gelen her şeyin Allah’ın takdiriyle geldiğine inanırlar; iyiliklere şükreder, sıkıntılara sabreder ve vazifelerini yerine getirmeye çalışıp her durumda yalnız Allah’a güvenip dayanırlar.
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Kul hayrıyla ve şerriyle kadere inanmadıkça hatta başına gelecek bir musibetin asla şaşırmayacağını, başına gelmeyecek bir musibetin de asla gelmeyeceğini bilmedikçe imanın hakikatine ulaşamaz.” (Tirmizî, Kader 10)
Gerek ferdî ve gerekse toplumsal ölçekte ecelin ne bir saat ileri ne de bir saat geriye alınamayacağını haber veren ayeti kerimeler akıldan çıkarılmamalıdır.
Yaşanacak bir ömrümüz sayılı nefeslerimiz var elimizde... Bu sermayeyi Ahiretimize faydalı olarak değerlendirip değerlendirmemek elimizde . Öyleyse bu ömür sermayesinin kıymetini elimizdeyken bilelim.
Rabbim, emaneti imanla ve O'nun yolunda teslim etmeyi bizlere nasip eylesin.