Yazdığı şiirler yanıbaşında okunduğunda boncuk boncuk terleyen, mütevazi, yardımsever, millet kadar gönlü büyük, bir mümin şairin kabul olunası duasıdır: “Bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın Allah...” Böyle dua ile mühürlenmiş bir özgürlük bildirgesidir İstiklal Marşı. Her kelimesi, her hecesi millet fertleri tarafından kavice ezberlenmiştir. İstiklal Marşı'nın ifade ettiği mana ve içinde doğduğu tarih ve kabul eden meclisin ahvalini düşünmekle başlamak gerekir. 12 Mart 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açmış olduğu şiir yarışması.
İslam şairi Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitlerini yazan kaleminden beklenmiştir böyle dizeler. Milletin tarihini kısaca hatırlatan kelimeler, dağları yırtarcasına coşkuyla dizilmiştir.
Sadece bu mu?
Kastamonu Nasrullah Camisi'nin kürsüsünde bir sağa, bir sola, bir arka saflara, bir de önündeki insanlara hitap eden bir vaiz gibi seslenmiştir Akif...
Kahraman ordumuza “Korkma” demiş; Mahsun bayrağa “Çatma” diye yalvarmış; Millet fertlerini “arkadaş” bilip “Sakın ha, yurduma alçakları uğratma” diye seslenmiştir. Sonra da iki elini semalara kaldırıp “İlâhi! Senden istiyorum” diye niyaz etmiştir.
Bağımsızlığın sembolü olan bayrak ve onun gölgesi altında cennet bahçelerinin kokusunu alan şehit olmuş ecdadımız tarihi vazifesini ifa edip emaneti genç nesillere bırakmıştır. Bu yüksek ideali ve imanını haykıran kurucu kıymetli dizeler, yeni nesiller tarafından “anlaşılmasın” dercesine sanki farklı bir tonda bestelenmiştir.
Anadolu insanının hançeresine ve metnin yazılış heyecanına uygun olmayan bir beste ile batılı bir hava verilmiştir, okuduklarımdan öğrendiğime göre. İstiklal Marşı Derneği'nin başkanı Şair İsmet Özel bir konuşmasında; “İstiklal Marşı anlaşılmasın diye bu şekilde bestelenmiştir” diye beyanatta bulunmuştur. Kendisi ve arkadaşları aruz kalıbına uygun bir tarzda 10 kıtayı okumuşlardır.
YouTube videoları arasında rahatlıkla dinleyebileceğimiz ve Akif'in heyecanını aktaran o vurgu söyleyiş dinlenmeye değerdir. İstiklal Marşı'nın kabul edilmesi Lozan anlaşmasından önce kapatılan I. dönem milletvekilleri kabul eder ve Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi tarafından birkaç kez okunarak ayakta alkışlanır.
İstiklal Marşı'nın kabulü öyle önemli bir olay ki bugün Milli Eğitim Bakanlığı da okullarda gençlerimize bu tarihin önemini vurgulamak için çeşitli programlar tertip etmektedir. “Kurucu metin” ifadesi ile tanıtılan bu güzide satırlar dörtlükler halinde ve aruz ölçüsü ile yazılmış.
Coşku ve heyecanı düşmeyen, fikir ve düşünceden de uzak kalmamış cümleleri içeren bu metni anlamak çok faydalı olacaktır...
Hakikati dile getiren kelimeler, her zaman insan ruhunda derin izler bırakacaktır, bırakmıştır da. Önemli toplantılarda ve açılış törenlerinde saygıyla dimdik durup göğsünüzü gererek söylediğimiz İstiklal Marşı'ndan bize verilmiş vazifeler vardır.
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.” sözü ile hürriyet ve özgürlüğümüzün ne kadar değerli ve köklü olduğu ifade edilmiştir.
İşte bu şaşkınlar “Garbın afakını çelik zırhlı duvarlarla/silahlarla örmüş olsalar dahi onların çıkarabileceği bomba sesleri sadece bir havlama sesi gibidir. Onların karşısında dik durabilecek sadece iman dolu göğüslerimizdir. Şu imana bakar mısınız? Biliyoruz ki “iman varsa imkan da vardır.” İslam düşmanlarının, Türk milletine neler yapabilecekleri, ne hayasız akınlar tertip edecekleri konusunda da uyarmıştır şair bizi.
Öyleyse Hakka tapan bir milletin özgürlüğüne sahip çıkması kadar doğal bir davranış olamaz...