İnsanın değeri, değer verdiği şeyle ölçülür.
Kişinin üstünlüğü hedefinin üstünlüğüne göredir. Hedefi üstün olanın gayreti de üstün olur.
Derdi büyük olanın sorumluluğu da büyük olur.
İnsanın hedefi, insanın hizmetçisi değil, hizmet ettiren olmalıdır.
Dünya, dünyada bulunan her şey ve içinde bulunduğu evren, güneş sistemi, insana hizmet için yaratılmıştır. Bunun böyle olduğunu şu âyet-i kerîmede Rabbimiz şöyle bildirmiştir:
“Göklerde olanları da yerde olanları da Allah’ın emrinize verdiğini, açık ve gizli olarak nimetlerini üzerinize (yağmur gibi) yağdırdığını görmüyor musunuz?”
(Lukmân sûresi 31/20.)
Cennet de mü’min insanın hizmetçisi olarak yaratılmıştır. Bu da şu âyette şöyle bildirilmiştir:
“Rabbinizden bir mağfirete; Allah'a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah'ın lütfudur ki onu dilediğine (iman ederek dileyene de) verir. Allah büyük lütuf sahibidir.”
(Hadîd sûresi 57/21.)
İnsanın hedefi ne dünya ne de cennet olabilir. Cennete de Allah emrettiği için yöneliyoruz. İnsanın hedefi, ancak dünyayı ve cenneti hizmetçi olarak yaratan Allah olabilir. İşte hedefi Allah olan kişi, dünya için eğilmez, dünyalık şeyler için âhiretini kaybettirecek tercihlerde bulunmaz.
Hedef söz konusu olunca, hedefe giden yol, yolda prensipler, yolcular ve yolun öncüleri söz konusu olur.
Doğru hedefe doğru yol ile ulaşılır.
Üstün hedefe üstün yolla ulaşılabilir.
Yol, eğrisi olmayan, ifratın ve tefritin olmadığı sırat-ı mustakîmdir.
Yolun öncüleri, peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlihlerdir.
Yolcular, mutlak lider olan peygamberler, mukayyed lider olan sıddıklar, şehidler ve salihleri izleyenlerdir.
Yolda prensip, mutlak liderlerin ve mutlak liderlerin prensiplerine ters düşmeyen mukayyed liderlerin prensipleridir.
Hedefi üstün olanın, o üstün hedefe ulaşması için üstün gayreti gerekir. Elbette derdi büyük olanın sorumluluğu da büyük olur.
Herkesin derdi, bulunduğu konuma göre olur.
İnsanların çobanı olan devlet başkanı ile, hayvanların çobanının sorumluluğu bir olmaz.
Sorumluluk büyüdükçe, gayretin de gayretteki ihlâsın da büyük olması gerekir.
Niyetteki ihlâs/samimiyet ve teslimiyet ne kadar büyük olursa Allah’ın da o kula yardımı o oranda büyük olur.