Ramazana özelliğini kazandıran şey, şüphesiz Kur'an-ı Kerim'in bu ayda inmiş olmasıdır. Cenab-ı Hak “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik” buyuruyor. Ayetler, Levh-i Mahfuzdan, bütün bilgilerin yazılı bulunduğu Kitab-ı Mübin'den (“apaçık kitap”) semamıza bu gecede indirilmiştir. Ayetlerin Peygamber Efendimiz'e (sav) vahyi de bir Ramazan gününde başlamıştı. Tabii oruç da bu ayda farz kılınmıştır.
Bu sebeple Ramazanın kendine has ibadet ve adetleri mevcuttur. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Ramazanı “Gündüzleri sâim, geceleri kâim” geçirmeyi öğütler. Yani onu gündüzleri oruç tutarak, geceleri de ayakta ibadetle değerlendirmek gerekir. İbadetlerin başında oruçla beraber, Ramazan mukabeleleri ve teravih namazı gelir. Evlerimizi mukabele ve teravihlerle şenlendirmek büyük bir fırsattır.
Mukabele geleneği, vahyi getiren Cebrail ile Peygamber Efendimiz'in karşılıklı olarak Kur'an ayetlerinin teatisine dayanır. Kur'an ayetleri nazil olmaya başladıktan sonra Cebrail, Ramazan ayında o ana kadar gelen vahyi Efendimiz'e tekrar ettirirdi. Cebrail okuyor ve Peygamberimiz de dinliyordu. Her sene bir defa tekrarlanan ayetler, yalnız son yıl iki defa okundu ve bu sebeple o seneye “arza-i ahira” (son tebliğ) adı verildi.
Efendimiz'in (sav) dar-ı bekaya irtihalinden sonra Ramazanda hatim adeti Sahabe-i Kiram tarafından devam ettirildi. Tarihçi İbn Sad'ın rivayetine göre Ashab-ı Kiram'ın evlerinden arı uğultusu gibi sürekli Kur'an sesi gelirdi.
Kur'an'da üç mucizevî unsur bir aradadır:
1) Lafızları,
2) Lafızların taşıdığı anlam,
3) Sedası veya musikisi.
Dilimiz Arapça olmadığından doğru okuyabilmek için Kur'an'ın lafızları bizi daha çok meşgul eder. Ve bu işle o kadar oyalanırız ki, diğerlerine vakit kalmaz. Lafızlar, içinde değerli bir taşın sunulduğu mücevher kutusu gibidir. Biz o kutuyu o kadar beğeniyoruz ki, içindeki mücevhere bir türlü ulaşamıyoruz. Oysa esas olan anlamıdır. Lafızlar sadece manayı taşır.
Kur'an'ın ahenk ve edası da lafızları ve manası gibi mu'cizdir (insanları aciz bırakır). Ayetlerde arka arkaya gelen uzun ve kısa heceler muhteşem bir musikiye dönüşür ve dinleyenler etkilenir. Lafızları, anlamı ve lafızların seslendirilmesiyle ortaya çıkan musikiyle Kur'an bir bütündür. Müşrikler onun bu mu'ciz (aciz bırakan) tarafından o derece etkilenmişlerdir ki, kabul etmeseler de dinlemekten kendilerini alamamışlardır.
Kur'an iki türlü dinlemek mümkün: Zihinle ve gönülle… Zihinle dinlemek için manasını anlamak lazım gelir ki, bu tadını ikiye katlar. Anlamı akla, ahengi gönle tesir eder.
Ramazan Kur’an ayıdır
Ramazana özelliğini kazandıran şey, şüphesiz Kur'an-ı Kerim'in bu ayda inmiş olmasıdır. Cenab-ı Hak “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik” buyuruyor. Ayetler, Levh-i Mahfuzdan, bütün bilgilerin yazılı bulunduğu Kitab-ı Mübin'den (“apaçık kitap”) semamıza bu gecede indirilmiştir. Ayetlerin Peygamber Efendimiz'e (sav) vahyi de bir Ramazan gününde başlamıştı. Tabii oruç da bu ayda farz kılınmıştır.
Bu sebeple Ramazanın kendine has ibadet ve adetleri mevcuttur. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Ramazanı “Gündüzleri sâim, geceleri kâim” geçirmeyi öğütler. Yani onu gündüzleri oruç tutarak, geceleri de ayakta ibadetle değerlendirmek gerekir. İbadetlerin başında oruçla beraber, Ramazan mukabeleleri ve teravih namazı gelir. Evlerimizi mukabele ve teravihlerle şenlendirmek büyük bir fırsattır.
Mukabele geleneği, vahyi getiren Cebrail ile Peygamber Efendimiz'in karşılıklı olarak Kur'an ayetlerinin teatisine dayanır. Kur'an ayetleri nazil olmaya başladıktan sonra Cebrail, Ramazan ayında o ana kadar gelen vahyi Efendimiz'e tekrar ettirirdi. Cebrail okuyor ve Peygamberimiz de dinliyordu. Her sene bir defa tekrarlanan ayetler, yalnız son yıl iki defa okundu ve bu sebeple o seneye “arza-i ahira” (son tebliğ) adı verildi.
Efendimiz'in (sav) dar-ı bekaya irtihalinden sonra Ramazanda hatim adeti Sahabe-i Kiram tarafından devam ettirildi. Tarihçi İbn Sad'ın rivayetine göre Ashab-ı Kiram'ın evlerinden arı uğultusu gibi sürekli Kur'an sesi gelirdi.
Kur'an'da üç mucizevî unsur bir aradadır:
1) Lafızları,
2) Lafızların taşıdığı anlam,
3) Sedası veya musikisi.
Dilimiz Arapça olmadığından doğru okuyabilmek için Kur'an'ın lafızları bizi daha çok meşgul eder. Ve bu işle o kadar oyalanırız ki, diğerlerine vakit kalmaz. Lafızlar, içinde değerli bir taşın sunulduğu mücevher kutusu gibidir. Biz o kutuyu o kadar beğeniyoruz ki, içindeki mücevhere bir türlü ulaşamıyoruz. Oysa esas olan anlamıdır. Lafızlar sadece manayı taşır.
Kur'an'ın ahenk ve edası da lafızları ve manası gibi mu'cizdir (insanları aciz bırakır). Ayetlerde arka arkaya gelen uzun ve kısa heceler muhteşem bir musikiye dönüşür ve dinleyenler etkilenir. Lafızları, anlamı ve lafızların seslendirilmesiyle ortaya çıkan musikiyle Kur'an bir bütündür. Müşrikler onun bu mu'ciz (aciz bırakan) tarafından o derece etkilenmişlerdir ki, kabul etmeseler de dinlemekten kendilerini alamamışlardır.
Kur'an iki türlü dinlemek mümkün: Zihinle ve gönülle… Zihinle dinlemek için manasını anlamak lazım gelir ki, bu tadını ikiye katlar. Anlamı akla, ahengi gönle tesir eder.
Ekleme
Tarihi: 07 Mayıs 2020 - Perşembe
Ramazan Kur’an ayıdır
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.