Ayet-i kerimede buyrulur: (Münâfıklar), “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşi çok daha sıcaktır” anlayabilselerdi! (Tevbe, 9/81)
Bu ayette; münafıkların ahirette karşılaşacakları azabın çok acı olacağına vurgu yapılmaktadır. Onlar, Tebük Seferi’ne katılmamak için türlü türlü bahaneler uyduran, özellikle de havaların aşırı sıcak olduğu gerekçesine sığınan, fakat aynı zamanda müminleri de sefere çıkmaktan alıkoymaya çalışan kimselerdi. Burada münafıkların, her türlü hayrı ve iyiliği bizzat yapmadıkları gibi başkalarına da engel olucu özelliklerine işaret edilmekte, sığındıkları mazeret türünden daha şiddetli bir azabın onları beklediği ifade edilmektedir.
Allah Resûlü (s.a.s.)’e aykırı davranmak ve onun karşısında yer almak büyük bir günah, böyle bir cürümde bulunduğuna sevinmek daha büyük bir günah, bunlar yetmiyormuş gibi sıcaklık bahanesiyle başkalarını da seferden vazgeçirmeye çalışmak ayrı bir günahtır. Böyle üst üste zifiri karanlıklar gibi günaha batmış olanlara düşen sevinmek değil; az gülüp çok ağlamaktır. Çünkü bu gidişin sonu, kesinlikle pişmanlık, azap ve hüsran olacaktır.
Mü’min, hiçbir zaman cehennem azabının şiddetini aklından çıkarmamalı, ondan Allah’a sığınmalıdır. Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.s.):
“- Sizin yaktığınız ateşin sıcaklığı, cehennem ateşinin sıcaklığının yetmişte biri kadardır” buyurunca ashâb-ı kirâm:
“- Ey Allah’ın Resûlü! Dünya ateşi bile insanı cezalandırmaya yeter” dediler. Resûlullah Efendimiz şöyle buyurdu:
“- Cehennem ateşi dünya ateşinden altmış dokuz derece daha can yakıcı kılındı; onların her bir derecesi dünya ateşi kadar şiddetlidir” (Buhârî, Bed’u’l-halk 10; Müslim, Cennet 30)
Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.), cehennem azabının şiddetinden söz ettiği bir başka hadisinde de şöyle buyurur:
“Şüphesiz kıyâmet gününde cehennemliklerin azabı en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor konulup da bu sebeple beyni kaynayan kişidir.” (Buhârî, Rikâk 51; Müslim, İman 362-364)