Burada akıl ve mantığımıza müracaat edelim:
Acaba, haksız yere bir adamı öldüren kimse Allah’a ve hesap gününe inansa mı daha dikkatli olur, yoksa, Allah’a ve hesap güne inanmasa mı daha dikkatli davranır?..
Aklıselim sahibi herkes bilir ki, yaptığı suçun bir cezası olacağını düşünen kimse, böyle bir cezanın olmadığını düşünen kimseden suç işlemekten çok daha fazla çekinir.
- Bugün İŞİD (DEAŞ) gibi İslam’ı doğru anlamamakla beraber, dış güçlerin bir maşası olduğu her halinden belli olan bir örgütün, yaptığı yanlışları İslam’a mal etmek büyük haksızlık ve İslam’a beslenen kinin bir seslendirilmesidir.
- Bugün dünyanın her tarafında hâkim kuvvetler seküler ve dinle ciddi şekilde alakaları olmayan kimselerdir.
- Bugün PKK, DHKP-C ve benzeri katil örgütlerin dinle bir alakalarının olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Demek ki insan unsurunun bulunduğu yerde kötülükler olur. Bu kötülüklerin az bir kısmında din duygusu olabilir, fakat bu kötülüklerin büyük bir kısmının sebebi İslam dininin hoş görüsünün hâkim olduğu zeminin ortadan kalkmasıdır. Bunun en büyük delili, Osmanlı devletinin ortadan kalkmasından sonra her tarafta dünyanın cehenneme dönmesidir.
- Dünyanın değişik yerlerinde yapılan komünist ihtilallerinde öldürülenlerin haddi hesabı yoktur. Kemalist kadronun başa geçmesiyle millete kan kusturanlar, yüz binlerce masum insanı öldürenler; yalnız Dersimde yarım milyonu aşkın kadın, çocuk demeden herkesi öldürenler çok mu dindar kimselerdi? Bunu din namına mı yapmışlardı? Yoksa Allah ve hesap günü korkusu olmadığı için mi?
- Nisa suresi 89-91. ayetlerindeki ifadeler müşriklerin zulmüne uğramış ve kendilerine savaş açılmış bir savaş ortamındaki ifadelerdir.
Bütün dünya, savaşırken askerlerini düşmanı öldürmeye teşvik etmiyor mu?
- Geriye kalan diğer ayetler de savaş ortamıyla alakalıdır. Onların meallerine bakan bunu anlar.
- Bununla beraber, Nisa suresi 90. ayette:
“Şayet onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, o takdirde Allah onlara saldırmak için size yol vermez.”
mealindeki ifadeyle, Müslümanlara, barışa taraftar olan düşman kâfirlere savaş açmaları açıkça yasaklanmıştır. Bu da İslam’ın gerçekten bir barış dini olduğunun açık göstergesidir.
- Bakara suresi 190 ve 191. ayetler de savaşa ortamıyla ilgilidir.
Ateistimiz, aynı konuyu işleyen bu iki ayetten birinci (190) ayeti es geçmiştir. Çünkü bu ayette kinini kursağında bırakan açık ifadeler vardır. İşte ilgili ayetin meali:
“Sizinle savaşanlara karşı, siz de Allah yolunda savaşın. Fakat haksız yere saldırmayın. Muhakkak ki Allah haddi aşanları sevmez.”
Bu ayetteki en azgın saldırgan düşmanlara karşı aşırı/orantısız güç kullanmamayı ön gören ifadesini görüp de iman etmeyenlere bin defa yazıklar olsun...
- Maide suresi 33 ayette Allah ve resulüne savaş açan/İslam devletine açıkça saldırıya geçen ve yeryüzünde fitne fesat çıkaran canilerin, katillerin cezasına işaret dilmiştir. Ateiste göre bunlara ceza verilmemelidir.
“Yüz masum koyunu parçalayan kudurmuş bir canavara karşı şefkat göstermek, yolsuz bir şefkate mukabil yüzlerce merhametsizlik örneğidir.”