İstanbul Sözleşmesi iptal edildi ya... Şimdi her gün, her ailede kadın katliamı olur(!) Kadına şiddet reyting rekorları kırar, zirveye yerleşir ve dünya şampiyonu ilan ediliriz.
İstanbul sözleşmesi iptal edildi ya... Şimdi tüm erkekler kadınına, kızına, annesine, bacısına azılı birer düşman kesilmiştir(!) İstanbul sözleşmesi iptal edildi ya… Birçok yuva çöker, çürük viraneler gibi.
2011'den önce Türkiye'de şiddet anlamında olan şeyler, bir şekilde sayısını ve oranını belli düzeyde tutarken İstanbul Sözleşmesinden sonra her şey sıfıra yakın bir seviyeye inmiş mi görünüyordu. İstanbul Sözleşmesi kabul edildiği günden beri Türkiye'de hiç kadın öldürülmediği gibi kadına şiddet yaşanmadı(!) Sözleşme kalktı ya, şimdi sokaklarda gezmeye bile yürek ister(!) Bazıları böyle bakıyor sanırım İstanbul sözleşmenin kalkmasına...
“İstanbul Sözleşmesi karı ile kocayı basit sebeplerle ayıran, aileleri toptan dağıtmak amacıyla düzenlenmiş fitneci bir sözleşmedir, diye haykıran bir takım insanlarla nasıl anlaşacaklar acaba.
Bütün canlılar için negatif kavramları birlikte düşünemez miyiz ki! Şiddet kimden gelirse gelsin, karşı durmak gerekmez mi? Ayrıca şiddeti ortadan kaldıracak sebepler üzerine çalışmalar yapılsa daha anlamlı olmaz mı? gibi soruları düşünmek daha anlamlı geliyor bana.
Heyecan/adrenalin veya reyting amaçları uğruna ortaya konmuş sanatsal(!) eserler acaba daha normal, daha düz, daha akıcı bir şekilde ekranlardan, basın yayından yansıtılamaz mı?
Bin yıllık geçmişinde dünyayı asırlarca yönetmiş bir milletin, bir aileyi koruyacak metin yazamaması mümkün mü? Gerizekalı mıyız biz? diye haykıran yazarlarımız, düşünce adamlarımız acaba haklı değiller midir?
Mademki millet olarak bazı konularda dünyanın geleneksel fikirlerini değiştiriyoruz, bizim ufkumuza onların hayalleri dahi yetişemez, demişiz… Şimdi yola çıkma zamanı... İnsanları yaratan Allah'ın ve insanlara gönderdiği peygamberin sözlerinden yola çıkarak çok mükemmel, çok güzel şiddet önleyici metinler yazılabilir.
“Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım.” (İslam’da) Zarar vermek de yoktur, zarara uğramak da yoktur. Peygamber Efendimiz (sav) hiçbir zaman eşlerinden birine dahi olsa el kaldırmamıştır...
Daha niceleri söylenebilecekken ortaçağda kadını insan yerine koymayan, içine şeytan kaçmış varlık, diye niteleyen Batıdan medet ummak teessüf edecek bir durumdur.
Korkarım ki İstanbul sözleşmesinin yürürlükten kalkmasına tepki verenler türlü oyun peşine düşüp “İstanbul Sözleşmesi olsaydı bunlar olmazdı denilecek” pozisyonlar kurgulayacaklardır.
“Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü” prensibi ile hayata bakan bir medeniyetin çocukları olarak korkulacak hiçbir şey yok. Herkes sevgi ile uyanacak, sevgi ile çalışacak, sevgi ile bakacak... Muhabbet kervanı her yönden uzayıp gidecek çağlar ötesine. Kadınları korumak bahanesi ile ortaya konulmuş fakat “lezbiyencilik, homoseksüellik, partner, birlikte yaşama” gibi kavramların yasalaşması ile aileyi çökertmek için yapılan sözleşme tarihin tozlu sayfalarına doğru akıp gitmiştir. Hayırlı olsun