Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir ya da boşa çıkarır." (Buhârî, Ebû Dâvûd)
Kur’anı Kerim’de zinayla ilgili ayeti kerimede kullanılan ‘yaklaşmayınız’ ifadesi bu hadisi şerifle tefsir edilmiş oluyor; “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.” (İsra,32)
Haramlar, günahlar kişinin Cenabı Allah ile arasına çekilen setlerdir.
Gece namazına kalkılamamasıyla alakalı Hasan-ı Basri’nin “Tek sebebi, işlediği bir günahtır. O hâlde her akşam nefsinizi sorgulayıp kendinizi denetleyiniz. Gece ibadetine kalkmak için Rabbinize tevbe ediniz. Gece ibadetine kalkmak, ancak günahları altında ezilen kişiye ağır gelir.” sözleri son derece mânidardır.
Kalp bembeyaz bir sayfa gibidir. Her işlenen haram oraya siyah bir leke kondurur.
O yüzden ibadetlerden lezzet alamadığımız zamanlarda kendimizi hesaba çekerek, hatamızı tespit etmemiz gerekiyor. Bu hatanın farkına varmadığımız takdirde samimi bir tevbeye ulaşmamız da mümkün olmayacaktır.
“İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.” demiş atalarımız, öyleyse hatalarımızı tespit etmek, nefsimizi adaletle yargılamak kurtuluşa giden yolu bize açacaktır.
Cenabı Allah, günahına samimi bir şekilde tevbe edebilen kullarından eylesin bizleri.