9 yıl önce “Mad Max: Fury Road / Öfkeli Yollar”da olduğu gibi George Miller, distopik serisinin 5. filmi “Furiosa: A Mad Max Saga”nın dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yaptı. George Miller 1979'da başlayan, 45 yıla yayılan beş filmlik serisiyle, toplumsal ve çevresel çöküşün eleştirisi olan bir mit karakter üzerinden bir mitoloji yarattı. Mad Max, türün kodlarıyla oynayarak son derece güncel temaları sorguluyor. Serinin Avustralya'nın Outback bölgesinde çekilen ilk iki filmi, western kalıpları içinde distopik bir dünyayı gözlere seriyor. Hız ve hareketin ölümle eş anlamlı olduğu bu distopik evren, izleyiciye beyaz perdeye nadiren ulaşılan bir adrenalin dozu sunuyor. Son bölüm “Furiosa”, bir önceki “Öfkeli Yollar”da yer alan destanın yeni kahramanı Furiosa’nın köklerine geri dönüyor. İngiliz- Amerikalı genç aktris Anya Taylor-Joy, çok sayıda düşman silahlı çeteye rağmen evine dönmeye çalışan genç Furiosa’ya can veriyor.
Filmin konusundan bahsedecek olursak; Film Furiosa’nın ailesinden koparıldığı andan başlıyor. Kızını kurtarmak için tek başına müthiş bir mücadele veren annesinin öldürülmesi üzerine Furiosa’nın intikam yemini filmde beş bölüm halinde anlatılıyor. Kaçırılması ve kurtulmak için rakip bir haydut çetesinin lideriyle işbirliğine girdiği zamana kadar olan olayların köklerine iniyor. Çökmekte olan bir dünyada Furiosa (Anya Taylor-Joy), acımasız, zalim çete reisi Savaş Lordu Dementus’un (Chris Hemsworth) liderliğindeki bir Motorcu Sürüsü tarafından Yeşil Dünya’sından kaçırılır. Grubun yolu Çorak Topraklar bölgesini katederken, Ölümsüz Joe (Lachy Hulme) liderliğindeki Kale grubuyla kesişir. İki zorba diktatör birbirlerini yok etmek için ölümcül bir savaşa girişir. Furiosa aralarından sıyrılıp evinin yolunu bulmak için birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundadır. Mad Max serisini severek takip eden seyircilerin başarılı bulacağı bir film olmuş, aksiyon ve heyecan gayet dozunda.