Rahmet, bereket ve mağfiret iklimi Ramazan ayının gölgesi bir kez daha üzerimize düştü. Bugün hep birlikte evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan Ramazanı-ı şerifi ilk oruç ile birlikte karşıladık.
Oruç ikliminden nasiplenebilmek için “insanı en güzel surette yarattık” buyuran Cenabı Hakkın bize verdiği kıymetin ve değerin farkına varabilmemiz lazım. Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir gün tavaf esnasında Kâbe’ye yönelerek şöyle buyurdu: “Ey Kâbe! Sen ne güzelsin. Senin kokun ne güzeldir. Senin azametine ve kutsallığına hayranım. Fakat Allah’a yemin ederim ki, müminin saygınlığı Allah katında senin saygınlığından daha fazladır…” buyurmaktadır
Peygamberimiz (s.a.s)’in “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve yapmış olduğunuz amellerinize bakar.” hadisi bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. Buradan hareketle inancımızda yüreğimiz ve kalbimiz, nazargâh-ı ilahî kabul edilmiştir.
Bu itibarla, gönül yapmak, inancımızın ve insanlığımızın bir gereğidir. Gönül incitmek ise inancımızda hiçbir şekilde tasvip edilmeyen ve mümine yakışmayan son derece yanlış bir davranıştır.
Gönüller, merhametle kazanılır. Merhamet, varlığın ilahi mayasıdır.
Efendimizin diliyle, “Müminler, birbirini sevmede, birbirine merhamet ve şefkatte, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da bu acıyı paylaşan bir beden gibidir.”
Gönüller, paylaşmakla inşa edilir. Paylaşmak, evvela gönlümüzü muhabbet ve samimiyetle birbirimize açmaktır. Düşmanlığı, kini, nefret ve intikamı, kalbimizden söküp atmaktır.