Ülkemizin okuma oranları yıllardır belli bir oranda takılı kalmış durumda. Bu kadar önem arz eden bir konunun yıllardır mitleşmişçesine rakamlara dönüştüğü, ilerlemediğimiz ve yine de görmezden gelinen bir konunun sınırlarının olması oldukça tuhaf bir durum. Kitlesi az olan ve toplumun her zümresine maalesef etki etmeyen kitaplar konusunda okuyan kesimin ilave olarak kendi arasında yaptığı ayrıştırma ve sınırlandırmanın bir faydası yok. Her yaş grubunda okuyucunun bir gereklilikten ziyade bir sorumluluğa dönüştürdüğü okuma serüveninin günümüzde en büyük sorunu okuduğumuz kitap veya tarzların toplum ve popüler kültür tarafından kabul görüp görmeme kaygısına dönüşmesidir. Düşene bir tekme de biz atalım algısının her alanda olduğu gibi okuyucu alanında da etkisi olması bakıldığında makul karşılanabilir. Süreçler içerisinde değişen okuma tercihleri, ekonomik veya bireysel konumlarımız, özgürlüklerimiz bizleri kitaplar konusunda değişime götürüyor. Bu okuma serüveninin en önemli etkenlerinden biri ancak günümüzde tektipleştirilen ve farklıya olan garip bakışlar bizleri okuma serüvenimizde tekletiyor. Her yaşın ve her deneyimin bizleri yönlendirdiği bu alanda istiyoruz ki herkes aynı kitabı okusun, genç okuyucular önce belli klasiklerden başlasın, genç ve orta yaş okuyucular yaşlarına uygun okusun. Fantastikler, bilimkurgular ve distopya kurgular yaşlara göre dağıtılsın istiyoruz. İstiyoruz ki gençler sosyal platformlardan çıkmış kitapları okumasın, yetişkinliği bir an önce öğrensinler ve dünya klasiklerine adım atısınlar. Her alan için her yaş için belli kalıplar içerisinde kalmalıyız. Uygun görülen ve görülmeyen şeyleri kitaplara da entegre etmeliyiz.
Yaşımızın getirdiği olgunluğu kitaplara aktarmak bize çizilmiş alanlarda “farklı” olmanın karşılığı. Araştırma kitapları, akademik kitapların tanımlaması çoktan belirlenmiş. Her zaman sıkıcı ve farklılar. Gençlerin elinde olan kitapların edebi değeri yok. Ağır betimlemeler, derin anlamlar içermiyorlar bu nedenle okunması zaman kaybından ibaret. Peki kitaplar ne zamandan beri bir huzurdan ziyade sorumluluğa dönüştü? Bizi boğan ve sınırlandıran bir alanın içinde herkesin yapması gereken görevler mevcut. Sen bunu okumalısın, ben bunu okumalıyım, birde popüler olanlardan da geri kalmamalıyım. Ya da ölmeden önce muhakkak okumamız ve bu listeyi kesinlikle bitirmemiz gerekiyor ve ayrıca iyi bir şekilde yorumlayıp kanıtlamamız gerek tabi yoksa sınırları aşmış oluruz. Okumadığımız kitapları yukarıdan bakarak kapağına göre, sığ fikirlerimize göre yargılayabiliriz. Bu bizim eleştiri hakkımız olur ama o kitapları okuyanları ve onların yorumlarını, tercihlerini ve zevklerini tamamen yok saymalıyız çünkü eleştiri hakkımız sadece bize ait bir nesnelliğe dönüştü. Yüzdesi az olan ve ilerlemeyen okuma oranlarımızı içten içe parçalamak ve sınırlandırmak artık normale dönüştü. Farklı okuma serüvenlerini arayın ki bulasınız. Baktığında heryerde aynı kitapları görüyoruz farklılığa çok yer yok. İşin sonunda yer kalmadı gibi bir durum oluştu. Başkaysan yoksun.