Gönül isterdi ki eşitlik ürettiğimiz her kelimenin ve paylaşımın doğal bir parçası olsun. Ancak özellikle erkek-kadın ilişkilerinde, güç dengesizliğinin her an yeniden ve farklı biçimlerde üretildiği bir dünya gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu gerçekliklerden biri de “mansplaining”, yani erkeklerin özellikle kadınlara bilgiçlik taslayan, açıklamalarıyla özünde üstten bir iletişim dili kurduğu anlar. Peki, neden bu kavram bu kadar önemli? “Mansplaining” kavramı, erkeklerin kadınlara üstenci bir dil kullanarak konuları açıklamasını ifade ediyor. Bu, sıradan bir dil kullanımı veya bilgi paylaşımı değil; özünde eril bir iktidarı yeniden üreten bir örüntüdür. Eril söylemler, iktidarın doğaldan erkeklerde olduğunu hatırlatan ve alt-üst ayrımını pekçok farklı alanda yeniden kuran bir iletişim şeklidir. Bu dilin temelinde aklın erkekle eşleşmesi yatıyor. Tarihsel süreçlere baktığınızda, bilginin ve aklın eril düzlemde tanımlandığını, kadının ise daha duygusal bir kategoriye sıkıştırıldığını görebilirsiniz. Bu, sadece kamusal alanda değil, özel alanlarda da karşımıza çıkıyor.  Örneğin, bir çiftin günlük ilişkilerine bakalım. Kocaların eşlerinden beklentilerini özellikle direktiflerle ifade etmeleri, kadının kendi kararını alma alanını daraltan bir pratik haline geliyor. “Bunu böyle yapman lazım” veya “Bu konuda benim dediğim gibi hareket edersek daha iyi olur” gibi ifadeler, özünde kadının bireysel özerkliğini çizgilerle sınırlayan bir çerçeve sunuyor. Kamusal alanda ise tablo daha çeşitlidir. Toplantılarda, seminerlerde veya karar alma süreçlerinde bu dil kendini daha açık bir şekilde gösterir. Kadınların sözleri kesilir, fikirleri yetersiz bulunur ya da başka bir erkek tarafından dile getirildiğinde daha çok onay alır. Erkeklerin üstenci dilleri, kamusal alanda erkek aklının “doğal” önderliğini yeniden tesis eder. Çözüm nerde ? Elbette bu dilin sorgulanması gerekiyor. Erkeklerin iletişim tarzlarının farkında olması, kadınların daha çok konuşma alanı elde etmesi ve eril iktidarın sadece fiziksel alanlarda değil, söylemsel düzeyde de yıkılması, toplumsal dönüşüm için şart. Unutmayalım, dil bir iktidar aracıdır ve bu iktidar, konuşma tarzlarımızdan kullandığımız kelimelere kadar her yerde kendini yeniden üretir. Bu dönüşümü sağlamak, hem erkeklerin hem de kadınların bilinçli çabasıyla mümkün olacaktır. Kadınlara başkalarının huzuru için sessizliği tavsiye etmeyi bırakmak bu çözümlerden başlıca olanıdır.