Bu soruya Ateist bir sitede rastladım. "Aşk gibi bir duygudan haberi olmayan ve bundan hiç bahsetmeyen bir Allah'a inanıyorsunuz" imâlı cümlelerle Kur'an ile dalga geçen insanların anlayabilme seviyelerinin "Cin Ali'nin Topacı" seviyesinde kalmış olmasına hayret ettim.
İlahiyatçı hocalarımız buna daha makul cevaplar vereceklerdir elbette, ben kendi penceremden bakınca "Kur'anda 'love' kelimesi neden geçmiyor?" diye sorulması kadar sığ buluyorum bu soruyu.
Aşk kısaca "aşırı sevgi" olarak tanımlansa da, kişinin iradesi dışında, insanın kalbine davetsizce gelip yerleşen, insanın göğsünü sıkıştıran, tıbbi teşhisi olmayan ama kalp ağrılarına sebep olan bir hâlin ifadesidir.
İngilizcede aşık olmak "fall in love" tamlamasıyla, "düşmek" fiiliyle ifade edilir, düşmek âni ve plansızdır.
İlk defa okuduğum ve bana çok ilginç gelen hadisi şerifler, aşkın sabredilmesi gereken bir imtihan bir sınanma olduğundan bahsediyor.
Allah Resulü'nün asm şöyle şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
- "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir."
(bk. Kenzu’l-Ummal, h. No: 6999-7000; Hakim, Hatib)
- "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allahü teâlâ affedip Cennetine koyar." (İbni Asakir)
- "Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir."(Deylemi)
Hatta aşkın manevi bir iç hastalık olduğundan bahsedildiğini ve “İç hastalıklarından ötürü ölen kimse şehittir.”(Kenzu’l-Ummal, h.no: 11191) hadisine nispet edildiğini de okuyunca aşık olmanın sabretmesi çok zor bir imtihan, belki bir "maraz" olduğu daha da iyi anlaşılıyor.
Buna, aşık olanlar, aşkından dolayı nice akıl almaz işlere kalkışanlar, işlenen cinayetler, Züleyha'nın yırttığı gömlek, Ferhat'ın deldiği dağ, Mecnun'un dolaştığı çöller ve daha nice örnekler şahittir.
Sevgi kelimesi, tanımayı, anlamayı, emek vermeyi ve daha bir çok tutarlı durumu anımsatırken aşk düzensizlikler yurdudur. "Aşkın gözü kördür" mesela.
Kul aşık olduğunda, yani aşırı sevdiğinde ruhu düzensiz bir forma hapsolurken, Allah çok sevince El-Vedûd olur, rahmet ve merhametin kuşattığı her türlü noksanlıktan münezzeh bir kusursuzluk kendini gösterir âlemde, O çok sevince bir arı sana bal yapar, bir inek sana süt verir, bir rüzgar başını okşar, bir bulut yağmur indirir, bir çiçek açar gülümser sana rengarenk...
Demek ki aşırı sevmek, "aşırı" olduğu için aynı kibir, hırs gibi insana yakışmayan ve ıslah edilmesi gereken bir haslet. Başa gelen ama sabredilmesi gereken bir "şey."
Peki Kur'an'da Rabbimiz sevmekten ya da çok sevmekten hiç mi bahsetmiyor. Elbette bahsediliyor, aksi düşünülebilir mi !
Kur'anda sevmek "Hubb" kelimesiyle ifade ediliyor, hem de en az seksen defa, çok sevmek ise "Meveddet" kelimesi ile...
İslamın ve müslümanların hem aşk hem de sevmek ile ilgili söyleyecekleri kütüphanelere sığmazken, Kur'an ile aklınca dalga geçenlerin seviyesizlikleri ve sığ bakış açıları çok acınası.
Cin Ali'nin Topacı'na haksızlık ettiysem yazarı hakkını helal etsin.
H. İBRAHİM