Bir zamanlar "gençlik" denildiğinde akla hareket, sosyallik, dışarıda geçirilen uzun saatler ve bağımsızlık gelirdi. Şimdilerde ise gençliğin bir kesimi için ev, yalnızca bir barınak değil, zorunlu bir yaşam alanına dönüşmüş durumda. Onlar, kendilerine "ev genci" diyor. Biraz mizah, biraz gerçeklik payı içeren bu kavram, aslında günümüz gençlerinin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal sıkışmışlığı gözler önüne seriyor.
Peki, kim bu ev gençleri? Temel olarak işsizlik, düşük gelir ve sosyoekonomik engeller nedeniyle sosyal hayatı kısıtlanan, büyük oranda evde vakit geçiren gençler. Kimi üniversite mezunu olup iş bulamıyor, kimi çalıştığı işin düşük ücretleri ve güvencesiz koşulları nedeniyle sosyal hayata dahil olamıyor. Kimisi de eğitimine devam ederken ailesine bağımlı olduğu için dışarıda harcama yapmaya çekiniyor. Özetle, ev gençleri ekonomik zorlukların, geleceksizlik kaygısının ve sosyal dışlanmanın içinde bir grup olarak karşımıza çıkıyor.
Bu durum, sadece bireysel bir tercih veya yaşam tarzı değil; aksine yapısal bir sorunun sonucu. Türkiye'de genç işsizlik oranları uzun zamandır yüksek seyrediyor, kira ve temel ihtiyaç fiyatları gençlerin evden çıkmasını zorlaştırıyor. "Dışarı çıkayım" demek, artık sadece fiziksel bir hareket değil; kahve içmenin, bir etkinliğe katılmanın veya yol masrafını karşılamanın maliyetini de üstlenmek demek. Hal böyle olunca, dış dünyaya açılan kapılar ekonomik bariyerlerle kapatılıyor ve gençler evde kalmaya zorlanıyor.